31 MART 2019 YEREL SEÇİMLERİ
Bu seçim için, bir şeyler yazmayı düşünmüyordum. İki arkadaşın "WhatsApp" kanalından gönderileri üzerine, farklı bir kaç cümle yazma gereğini duydum.

31 MART 2019 YEREL SEÇİMLERİ
Bu seçim için, bir şeyler yazmayı düşünmüyordum. İki arkadaşın"WhatsApp" kanalından gönderileri üzerine, farklı bir kaç cümle yazma gereğini duydum.
Mesajlardan ilki, bir video çekimiydi. Medyumluk taslayan biri meşhurların ölüm sırasıyla ilgili öngörülerinden bahsediyor ve seçimler hakkında da özet olarak Ankara ve İstanbul'u muhalefetin kazanacağını söylüyordu. Sözlerini sonuna kadar dinlemedim. Bir medyum sahne almamıştı, "o da arzı endam etmiş oldu" diyerek kapattım.
İkinci mesaj; değerli bir arkadaşımın çalışma grubu tarafından yapılan yüz yirmi sayfalık titiz bir çalışma sonucu hazırlanan, iki siyasi eğilim yoklaması raporuydu. İstanbul Yerel Seçim Araştırması ve Büyük Şehirler Seçim Araştırması. İlgili merciye sunulan bu raporların detayına girmeyeceğim. Ancak şunu söyleyeyim. Bu çalışmada, muhalefetin İstanbul'da 2.3 puan, Ankara'da ise 5,8 puan önde olduğu görülüyor.
Gerçi bir süredir; iktidarı eleştiren eş, dost ve sade vatandaşların fikir beyan ederken nezaket kurallarının ötesinde bazı "sıfat" ve "isimlerle" ne kadar kızgın olduklarını vurguladıklarına tanık olmuşuzdur. Tabi bu tanıklık insanı "Birileri için galiba bıçak kemiğe dayanmış" noktasına getiriyor. Manzara buysa, ikinci adım olarak: "Dananın kuyruğu kopacak" denilebilir. Yani, var olan ve kanıksanmış gibi görünen bir problemin, sarsıcı bir şekilde adeta infilak ederek arz-ı endam etmesidir. Kopan "dananın kuyruğundan" beklenmesi gereken bu. Olur mu? Belirtilerin olması bazen depresyonun "anti-deprasanı" olarak da görev ifa ettiği söylenir. İşte bu sebeple gözler yollarda "beklenen" beklenmeye devam eder. Çünkü, konu insandır. O duygusal "müteharrik" bir canlıdır. Onun için: "Biranda dört mevsimi yaşar" boşuna söylenmemiştir. Ve şahsi kanaatim odur ki, anketler bunu yakalayabildikleri ölçüde başarılı olabiliyorlar.
Seçimle ilgili söyleyeceklerim var. Ancak, şu "dana" tabirinden gocunanlar olmasın diye, bu konuda açıklama yapmam gerekiyor. Malûm: "Dananın Kuyruğu Kopmak" tabiri deyimlerimizdendir. Tabi bir hikâyesi de vardır. Bu hikâye; zenginlerin servetinden ve çevresindeki zenginlikleri servetine katma becerisi gösteren birini anlatır. Uygun bir kadı, yalancı şahitler ve kadıya rüşvet olarak verilen "dana" bu kişinin tertibini yıllarca başarılı kılar. Servetine servetler katar. Günün birinde yeni bir davada, davalı da kadıya daha besili bir "dana" gönderir. Kadı panikler; durumu açıklamak zorunda kalır ve Hukuk Tarihi'ne geçen "Karakuşi Kararlar" benzeri bir hüküm verir. "Danaların kuyruklarını birbirine bağlayın, kuyruk altına uygun yere diken yerleştirin, zıt istikamette birbirini çeksinler" der. Ve bu çekişmede davacının danasının kuyruğu kopar. Kadı da hükmünü verir: "davalı haklı" der. Tabi bu hikâye ile yerel seçimler arasında benzerlik arayanlar "dananın kuyruğu kopacak" muhalefet kazanacak temennisinin dışında bir şey bulamayacaklardır...
Acaba öyle mi olacak?
Ankara ve İstanbul, son güncellemelere göre ülke nüfusunun çeyreğinden 682.954 kişi fazlasını bağrında taşıyor. Bu seçim yerel seçim de olsa fark etmez. Bu iki şehri kaybeden hep kaybeder.
Payitaht ve kadim payitahttan bahsediyoruz. Kopacaksa "dananın kuyruğu" buralarda kopacaktır. İtibar ve imkân... Özellikle ikincisi iktidar sahipleri için "altın yumurtlayan tavuk" değildir. O yumurtalar artık "pırlanta" oldu. Hülâsetü'l-kelâm: Kaşıkçı elmasının "pabucu dama atılalı" üstünden de bir hayli zaman geçti...
Bu iki şehri kaybetmemek için neler yapılmaz ki? İmkânı olanlarla, olmayanların kapışması...
Bakmayın siz havada uçuşan "lakırtılara" ve de siyasi eğilim yoklaması raporlarının sayfalarına. Sandıkların önünde insanımız kuyruk olacak. Mührü eline almak için ilerleyecek. En önemlisi, mühür elindeki bu insan, son anda "duygusala bağlanma" gibi bir özelliğe de sahip. Vedalaşmayı beceremediğinden mi nedir? Ertelediği de olur. Kısaca, dünyanın "bin bir çeşit halinden" birkaç hali etkiler. Sonra işe "Rufailer" de karışabilir. Malûm "Rufailer" ateşle oynar...
Sonrası mı?
Sonrası: "Dananın kuyruğu suya değdi, değmedi" tartışmasıdır. Bu tartışma ne kadar sertleşir veya sineye çekilir onu seçim sonrası yaşayarak göreceğiz.
"Dananın kuyruğunun suya değip değmemesinin" de bir hikayesi var. Şöyle:"Can ciğer kuzu sarması" olan iki kişi,otlattıkları hayvanlarını nehirden karşıya geçirirken biri: "Bak gördün mü? Şu dananın kuyruğu suya değdi" der. Diğeri: "Ben de o danaya bakıyordum, kuyruğu suya değmedi" der. Ve tartışma alevlenir. Kuantum mantığından bi-haber oldukları için; "bulunduğumuz noktalardan sana öyle, bana böyle göründü" diyemezler ve kanlı bıçaklı olurlar. Yolları ayrılır.
Bakın bu hikâyeden benzerlik bulma adına, paralel geçiş yapabiliriz.
Sanılmasın ki, "can ciğer kuzu sarması" olanlar siyaset sahnesinde ittifak oluşturan taraflardı. Yıllarca "can ciğer kuzu sarması" olan iktidarla muhalefetin alayı idi. Söyler misiniz? Muhalefetin; saf ve samimi milliyetçilerin, saf ve samimi solcularının oylarıyla mecliste olmanın dışında muratları var mıydı? Bence yoktu. Boş boş konuşarak iktidarın havuzuna su taşıdılar. Sonra biri stepne olmaktan bunaldığı için, seçim otobüsünün altına girmeyi istedi. Yuvarlanıp duruyor. Samimi duyguları istismar edilen seçmenin tepkisi niçin olmasın? Büyük parçanın çekim gücüne ram olmasın?
Aslında herkes her şeyi biliyor. İşte onun için diyorum ki, bu seçimde "davalının danasının kuyruğu" kopacak.
Neredeyse, muhalefet yapabiliyorsa İzmir'e sahip çıksın diyecek oluyorum. Tabi söylesem, gelecek tepki de aynen şu olurdu: "Yok artık. O kadar da uzun boylu değil." Bakın buna katılıyorum o kadar uzun boylu değil. Muhalefet şimdilik, nüfusu fazla olan zirvedeki üç şehirden biriyle yetinsin...
Son olarak, şu "can ciğer kuzu sarması" tabirinin de bir hikâyesi var mı" diyebilirsiniz. Varsa da ben bilmiyorum. Ancak, dört kelimenin yerine "kanka" tabirinin uygun olacağı konusunda ittifak olduğunu söyleyebilirim.
Hadi hayırlı seçimler.
Abdullah Ş. BEDİRHAN
28.03.2019

PEYGAMBERİMİZE SALAT VE SELAM GETİRMEK
Allah-u Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’inde Peygamber Efendimizin (s.a.v.) âlemlere rahmet olduğunu, “(Resulüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” (Enbiyâ, 107) ayetiyle bildirmektedir. Yine yüce kitabı Kur’an-ı Kerim’de Peygamber Efendimizin (s.a.v.) güzel ahlakı ve örnekliği hakkında,
BİLMİYOR Kİ MİLLİ GÖRÜŞ GÖMLEĞİNİ HİÇ GİYMEMİŞ
AK Parti’den istifa eden Mustafa Yeneroğlu belli ki yeni bir yol haritası çizmek istiyor. Karar gazetesi de kendisine önayak olmak için röportaj yapmış.
TÜRKİYE'DE ATATÜRK DÜŞMANLIĞI VAR MI?-3
İkinci Dünya Savaşı sonrası hayalet ve harabe şehirlerini imara çalışan Almanlar yapılan konutların dış cephelerini sıvamazlar. Durumu görüp sebebini soran yabancıya Alman der ki: "Acil ihtiyacımız insanlarımızın çalışacağı fabrikalar kurmaktır.
TÜRKİYE'DE ATATÜRK DÜŞMANLIĞI VAR MI?-2
Ümitsiz bir vak’a olduklarını bilmeme rağmen, Çülükçülerin doğru düşünmelerine vesile olsun diyerek Gazi Hazretleri’nden (bu hitabı kendisinin de çok sevdiği rivayet olunur) birkaç cümle alıntı yapmam gerekiyor.
TÜRKİYE'DE ATATÜRK DÜŞMANLIĞI VAR MI?-1
Lügatımızda bir kelime vardır; yakın mânâda "kimsesiz, zavallı, çaresiz, dokunaklı, dertli, yabancı yerde yaşayan" anlamları, ince fark ve derece ayrılıklarıyla devam eder ve "tuhaf, acayip, görülmedik" olarak ilerler; sonunda, uzak mânâda bayrağı zirveye diker...-
ABDULLAH Ş.BEDİRHAN TÜRKİYE`DE ATATÜRK DÜŞMANLIĞI VAR MI?-III Tüm Yazıları >
-
SİYAMİ AKYEL NASARA, YEHUD VE EHL-İ KİTAP KAVRAMLARI Tüm Yazıları >
-
HÜSEYİN FİDAN 1983-2018 GENEL VE MAHALLİ SEÇİMLERDE SİYASİ EĞİLİM Tüm Yazıları >
-
AHMET KALELİ BİR OLMAK NİMETTİR Tüm Yazıları >
-
CAFER GÜNAYDIN ŞİMDİ DUA ZAMANI Tüm Yazıları >
-
ÖMER FARUK ASLIVAR BAŞLARKEN... Tüm Yazıları >