SİYAMİ AKYEL/MİLLİ GAZETE
Sosyal Güvenlik sisteminde geniş çaplı değişiklik yaparak, emekliliği kazanılmış bir hak değil de adeta devletin bir ianesi gibi takdim edilmesi; emeklilik sisteminin devletin sırtındaki bir küfeymiş gibi sunulması ve toplumun geneline kabul ettirilmesi sosyolojik tahlile muhtaçtır.
Devlet, çalışanların maaşlarından yıllarca kesinti yapmış, biriken bu meblağı harcamış. Çalışan ise zamanı geldiğinde biriken bu kesintilerin ödenmesini talep ederken, daha önce verdiği borcu alır gibi değil de karşılıksız hak iddia eder gibi mahcuptur. Mevcut hükümet, kontrol ettiği devasa basın gücüyle emeklileri devletin sırtına yük olan bir topluluk gibi göstermekte mahirdir. Bu anlayışın her iki tarafı da adalet terazisinde mahkûmdur; bir taraf alın terinin karşılığını vermemesi cihetiyle, diğer tarafta hakkını istememe cihetiyle…
Emeklilerin belinin kırılması ve yardıma muhtaç hale getirilmesi 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Kanunu’nun değiştirilerek 17 Nisan 2008 yılında çıkartılan 5754 sayılı Kanun iledir. Bu kanunla birlikte: “1-Emeklilik yaşı ve prim gün sayısı arttırılmış, 2-Emeklilik bağlanma oranı, 3-Emeklilik güncelleme katsayısı düşürülmüştür.”
Yapılan geniş çaplı düzenlemeyle “SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur” birleştirilmiş; yasanın çıktığı tarihten sonra işçi, memur ve isteğe bağlı sigorta primi yatıran vatandaşların emeklilik yaşı, ödedikleri prim gün sayısı, emeklilik bağlanma oranları ve emeklilik güncelleme katsayısı düşürülmüştür.
Yasa, sadece o tarihten sonra ilk defa işe başlayanlara işletilmemiş, yasanın çıktığı tarihte hâlihazırda çalışan kişilerin de 2008 sonraki çalışmaları ve bunun emekliliğe yansımasını etkilemiş; bu tarihten sonra emeklilik bağlanma oranı düşürülmüştür. 2000 yılı öncesi emekli aylığı hesaplanırken o güne kadarki prim gün sayılısı ile kazançları %70 aylık bağlama oranı ile, 2000-2008 arası %60 aylık bağlama oranı ileyken 2008 sonrası %50 aylık bağlanma oranıyla hesaplanmaya başlanmıştır. Bu rakamlar, prim gün sayısına göre değişiklik gösterebilir. 25 yıllık çalışma süresini ve primini dolduran bir 4 A’lı işçinin 2000 öncesi ile 2008 sonrası arasındaki kaybı yüzde 35’tir. Bağ-Kur’lunun yüzde 29, 4 C’li memurun yüzde 33’tür.
17 Nisan 2008 yılında çıkartılan 5754 sayılı Kanun ile güncelleme katsayısı da düşürülmüştür. 2008 öncesi kazançlar güncellenirken TÜFE ve büyüme oranının yüzde 100’ü hasaba katılmaktaydı. Yani büyümenin tamamı güncelleme katsayısına katılıyordu. Böylece ülkedeki büyüme ve refahın tamamından emekli pay alabiliyordu. 2008’de çıkartılan kanun ile büyüme oranının sadece yüzde 30’u emekli aylığına yansımakta, yüzde 70’i hesaba katılmamaktadır.
Son günlerde gündeme getirilen ve 2024 yılında emekli olmanın yüzde 30 daha avantajlı olduğu yönündeki açıklamalar, aslında 2008 yılında emeklilik hesaplama sisteminin değiştirilmesi sonrası düşen emekli aylıklarını örtbas çabasıdır.
Sonuç olarak:
1-SGK uzmanı sıfatıyla gazetelerde yazı yazan ve televizyonlarda yorum yapan hükümet yanlısı kişilerin, emekli aylıklarındaki yüzde 30 oranındaki düşüşü, sadece 2024 yılında emekliliği gelenlerle bağlantılı gibi yansıtmaktadır. Bu tam olarak algı yönetimidir.
2-Emekli maaşlarının yüzde 30 hatta 2000 öncesiyle kıyaslandığında bundan daha fazla düşmesinin sebebi 2008 yılında çıkartılan kanundur.
3-2024 yılında emekli olanlar 2025 yılında emekli olanlara göre yüzde 30 oranında daha yüksek maaş almayacak, tam aksine 2025 ve sonrası emekli olanlar yüzde 30 ve aşağı emekli aylığı alacaktır.
4-2008 yılında çıkartılan kanundaki hesaplama yönteminden dolayı emekliliği gelmemiş bütün çalışanlar yüzde 30 daha az emekli maaşı alacaktır.
5-İktidar yanlısı basının, sorunu sadece 2024 yılında emekliliği gelenleri ilgilendiren bir mesele gibi takdim etmesi, sendikaların ise gerekli tepkiyi göstermemesi kabul edilemez.
6-7000 gün primi dolmuş ve emeklilik yaşını doldurmayı dışarıda bekleyecek kişilerin de emekli aylığı yüzde 30 düşecektir.
7-Yüksek SSK primi yatıranlar, devlet katsı hariç ödedikleri parayı, emekli olduklarında geri alamayacaktır.
8-4 A’ya tabi işçiler, Bağ-Kur’lular ve 2008 sonrası ilk defa memur olan 4 C’liler bu düşüşten etkilenecektir.
9-Bu gidiş, insanların değil devlet katkısından yararlanmayı, yatırdıkları miktarı dahi geri alamayacakları, herkesin asgari ücretin altında emekli aylığı olduğu bir yöne evrilmiştir. Bu planlı bir şekilde gerçekleştirilmiştir.
10-Emeklilerin devletin sırtına yük olduğu ve ekonominin dengesini emekli aylıklarının bozduğu söylemi tamamen algı yönetimidir.
11-Kâğıt üzerinde enflasyonun düşük, büyümenin büyük gösterildiği her yıl, emeklinin aleyhine işleyecektir. Zira mevcut yasaya göre, kâğıt üzerinde görünen büyümeden dahi emekli olacaklar yüzde 100 değil yüzde 30 pay alabilmektedir.
12-Emeklilik bağlanma oranın düşürülmesi yetmiyormuş gibi emeklilik güncelleme katsayısının da düşürülmesi emekli maaşlarını dibe doğru taşımaktadır. Bu durum çalışanlar için böyledir. Hâlihazırda emekli maaşı alanların ne kadar zam alacakları da ayrı bir konu.
13-Eğer bugünlerde güncelleme katsayısının hesaplanma oranında bir değişiklik yapılmazsa bu haksızlık toplumun büyük bir kısmını mağdur etmeye devam edecektir.