Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Arıkan: Diplomayı değil milyonlarca diplomalı işsizi tartışalım

Milli Görüş’ün Birikimini Sürece Dahil Etmeye Hazırız! Saadet Partisi Genel

Milli Görüş’ün Birikimini Sürece Dahil Etmeye Hazırız!

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, TBMM Grup Toplantısı’nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Konuşmasına İslam aleminin Ramazan ayını tebrik ederek başlayan Genel Başkanı Arıkan, “Bereketin, kardeşliğin ve mağfiretin iklimi olan Ramazan’a ulaşmış olmanın sevinci içerisindeyiz. Sözlerimin başında, milletimizin ve tüm İslam aleminin Ramazan ayını tebrik ediyorum. Ramazan’ın tüm mazlumların kurtuluşuna vesile olmasını temenni ediyorum. Bu mübarek ay paylaşmakla, dayanışmakla, adaleti tesis etmekle güzelleşir. Bir ekmeği bölüşerek, bir sofraya misafir olarak, bir yetimin başını okşayarak güzelleşir. Biz diyoruz ki, bu sene Ramazan: ‘Türkiye için Kardeşlik Vakti’ olmalıdır.” dedi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan şunları söyledi:

DİPLOMAYI TARTIŞACAKSAK, BU ÜLKENİN MİLYONLARCA DİPLOMALI İŞSİZLERİNİ TARTIŞALIM!

Biliyorum! Tüm televizyonlarda, haber kanallarında, tartışma programlarında siyasetin kısır tartışmaları yapılıyor. Ha diplomayı mı tartışacağız? Buyurun tartışalım. Bu ülkenin milyonlarca diplomalı işsizlerini tartışalım. Yıllarca çalışıp, didinip, okuyup; diploma aldığı halde mülakatlarda elenen yüzbinlerce kardeşimizi tartışalım. Geçtiğimiz ay 12 ilimizi ziyaret ettim. Çarşıyı pazarı gezdim. Milletimizle buluştum. Orada televizyonların, sosyal medya mücahitlerinin, iktidarın kalemşörlerinin konuştuğu gündemin dışında bir gündem var. Orada yoksulluk var, işsizlik var, borç batağı var, toplumdaki ahlaki erozyon var. Evine ekmek götürmekte zorlanan milyonlar var.

Bugün Türkiye’de sadece karnını doyurmanın maliyeti, açlık sınırı 23.300 TL olmuş.

Yoksulluk sınırı ise 76.000 TL. Bu rakamlar yoksulluğun, açlığın, yarını görememenin ve en acısı da umudu yitirmenin göstergesidir. Çok övündükleri, ‘enflasyona yenik düşürmedik’ dedikleri asgarî ücret daha vatandaşımızın eline geçmeden açlık sınırının altında kaldı.

İKTİDAR, ÇOK ÖVÜNDÜĞÜ SOSYAL YARDIMLARI BİLE YAPAMAZ HALE GELDİ!

Hatırlayacaksınız bu iktidarın övündüğü bir başka rakam ise sosyal yardım alan kişi sayısıydı.

‘Bu insanlar niçin buna muhtaç’ sorunu sormak yerine bununla övünen bir iktidarın bugün geldiği nokta ise çok daha acı verici. Geçtiğimiz hafta OECD rakamları açıkladı. Türkiye, sosyal yardımların milli gelire oranı açısından, 41 ülke içerisinde sondan ikinci oldu. Listenin sonunu Meksika ile paylaşıyoruz. Bu durum iktidarın bir zamanlar çok övündüğü sosyal yardımları bile yapamadığının göstergesidir. Halbuki; bir iktidarın asıl vazifesi fakirlere yardım etmek değil, bununla övünmek değil; fakirliği ortadan kaldıracak uygulamalar getirmektir.

ELİNİZİ VİCDANINIZA KOYUN 180 LİRAYA BİR İNSANIN KARNI DOYAR MI?

İktidar emekliye, asgarî ücretliye ve memura en düşük zamları yaptı ama gıda zamları bu zamların çok çok ötesinde gerçekleşti. Geçen yıldan bu yıla bir Ramazan kolisinin fiyatı tam %65 artmış. Diyanet bu yıl fitre bedelini 180 TL olarak açıkladı. Allah aşkına, elinizi vicdanınıza koyun. Bu ülkede 180 liraya bir insanın karnını doyurması mümkün mü? İftar ve sahur programlarında hocalarımız en büyük günahlardan birinin kul hakkı olduğunu anlatıyorlar. Diyanet fitre bedelini 180 TL olarak açıkladı.  İktidarsa bir günlük yemek ücretini 240 TL olarak açıkladı. Hocalarımızdan ricam katıldıkları programlarda bu adaletsizlik kul hakkına girer mi lütfen açıklasınlar…

İKTİDAR ÖNÜMÜZDEKİ 3 YILI GÖZDEN ÇIKARMIŞ!

Gerçek şudur, çözülemeyen bir ekonomik  kriz içerisindeyiz. Daha önce de bu ülkede ekonomik krizler yaşandı. Ancak bu krizler belirli süreler sonunda bitmişti. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçince her şey düzelecek dediler ama ekonomi başta olmak üzere hiçbir şey düzelmedi. Öyle görünüyor ki iktidar önümüzdeki 3 yılı da gözden çıkarmış! Şimdiden 2028 hesapları yapıp, bir 5 yılı daha nasıl garantilerimin derdinde! Siyaset Mühendisliği diye ağlayanlar, bu işin ustası oldular. Peki, 25 yılda yapamadığınız neyi yapmak için bir 5 yıl daha istiyorsunuz! Hiçbir sorunu çözemeyeceğinizi anladığınız için daha vahim bir yol izlemeye başladınız. Krizi normalleştirmeye, hatta milleti buna alışmaya zorluyorsunuz. Yıllardır düzelmeyen bir ekonomi, artık kriz değil, sistematik bir başarısızlıktır. Bu başarısızlığın sebebi de bellidir: Rant projeleriyle milletin kaynaklarını heba eden, yandaşı besleyen, üretimi ve gerçek kalkınmayı ikinci plana atan bir yönetim anlayışıdır.

BİZİMLE OLUR!

Bugün, iftar sofralarımızda bolluk yerine, derinleşen yoksulluğun gölgesi var! Biz milletimizi, Ramazan kolilerine mahkûm eden değil, hak ettiği refah seviyesine ulaştıran bir ekonomi anlayışını getireceğiz. Biz diyoruz ki: Türkiye, güçlü bir ekonomi ile halkının refah içinde yaşadığı, adaletin tesis edildiği, kalkınmanın tüm kesimlere yayıldığı bir ülke olabilir.

Ama bunun için, israfa, yolsuzluğa, ranta dayalı ekonomik modelleri terk etmek gerekir. Gerçek üretim, sanayi, tarım ve teknoloji yatırımlarıyla ülkemizi yeniden güçlü bir ekonomiye kavuşturabiliriz. Biz, bu değişimi gerçekleştirmeye hazırız. Çünkü biz, çözüm üreten, hakkaniyetle hareket eden bir anlayışa sahibiz. Adaletin, kalkınmanın, refahın ve özgürlüğün bir arada olduğu bir Türkiye’yi bu necip milletimizle birlikte inşa edeceğiz.

HERKESTEN ÖNCE HATIRLAYACAKLAR!

Bugün ise; Türkiye’de hem ekonomiyi çökerten, hem de toplumsal değerleri aşındıran bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız. Bugün görmezden geldikleri sorunları, özel günlerde süslü mesajlarla hatırlıyor, geçmişte mağdur ettikleri insanlara göstermelik bir şekilde sahip çıkıyorlar.

Göreceksiniz, yine; Canlı yayında gözaltına aldıkları gazetecileri, 10 Ocak’ta, HERKESTEN ÖNCE HATIRLADIKLARI gibi; Yaşarken unuttukları, hatta terk ettikleri Erbakan hocamızı, 27 Şubat’ta, HERKESTEN ÖNCE HATIRLADIKLARI gibi; Göreceksiniz; Çalışırken yok saydıkları, şiddete karşı yalnız bıraktıkları kadınları, 8 Mart’ta, HERKESTEN ÖNCE HATIRLAYACAKLAR! ‘Giderlerse gitsinler’ dedikleri doktorları, 14 Mart Tıp Bayramında, HERKESTEN ÖNCE HATIRLAYACAKLAR! Geçim sıkıntısı nedeniyle, çocukluklarını yaşayamayan çocukları, 23 Nisan’da, HERKESTEN ÖNCE HATIRLAYACAKLAR! ‘Haklı olabilirsiniz ancak hakkınızı arayamazsınız’ diyerek yerlerde sürükledikleri işçileri, 1 Mayıs’ta, HERKESTEN ÖNCE HATIRLAYACAKLAR! İş bulmaktan ümidi kesip ‘ev genci’ne dönüştürdükleri gençleri, 19 Mayıs’ta, HERKESTEN ÖNCE HATIRLAYACAKLAR! Düşük ücretlerle ev kirasını bile ödeyemez hale getirdikleri öğretmenleri, 24 Kasım Öğretmenler gününde, HERKESTEN ÖNCE HATIRLAYACAKLAR! Biz de bu samimiyetsizliklerini, bu ciddiyetsizliklerini her platformda milletimize hatırlatmaya devam edeceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.”